26 Ocak 2011 Çarşamba

"O"



Sabahın beş buçuğunda cıvıldamaya başlıyordu kuşlar. Rengârenk çarşafların içinde güne uyandığında yüzünde beliren gülümseme, bahar geldiği için mi, yoksa alış-veriş yaptığımızda yaşadığımız yenilik, değişiklik duygusundan mı?

Gülümsemesinin nedenini söylemek zor çünkü o zaten hep gülümsüyor. En ufak şeylerden mutlu olabiliyor. Ama gülümsememesinin nedeni çok açık. Bütün hayatınız boyunca çalışsanız, sırf bir sertifika almak için sınavlara girseniz ve sonunda biri çıkıp o belgeyi size veremeyeceğini söylese, ne hissederdiniz? Uzun süreli bir beraberliğin ardından çekilen acıların, sarf edilen emeklerin ve gösterilen saygı, sevgi ve sabrın bir hiç uğruna olduğunu fark ettiğinde o da böyle hissetmişti. Tabi ki öğrendiği şeyler olmuştu ama elinde sertifikası olmadan pek bir işe yaramıyordu açıkçası. Bu şekilde öğrenmeyi istememişti ayrıca.

Onu beş kelime ile tanımlayabiliriz: Yaptığının-doğru-olduğuna-inanan-biri. Evet, şimdilik böyle biriydi.

Yaşadığımız evrende milyonlarca kişinin arasından kendimize uygun kişiyi bulmamız çok zor. Henüz bunu kolaylaştırmak için elektronik bir cihaz da keşfedilmedi. Bu durumda yapılabilecek en doğru şey yeniliklere açık olmak. O, terk edişinin doğru bir karar olduğunu biliyordu. Kendini yeni bir dünyaya bırakıverdi uçurumun tepesinden. Öncekinden daha kolay olmayacağını da biliyordu. Yere değdiği an yine canı yanacaktı ama en azından artık ona “hayır, yapma, atlama” diyip duran biri olmayacaktı. Özgür irade, bireysel tatmin ve huzur… Hayatının sondan kaçıncı gününü geride bıraktı bilinmez ama bir gece daha mutluluk adakları adayarak kendini uykuya teslim etti.

Gece deliksiz uyudu. Öğleden sonra açtı gözlerini güne. Kuş sesleri, nöbeti insan seslerine devretmiş. Pencereden dışarı baktı ve yine kalbinin kırıldığını, yalnız biri olduğunu hatırladı. Bunların tekrar aklına gelmesine, ya yolda el ele yürüyen bir çift, ya da koşarken düşüp üstünü kirleten bir çocuk ve o çocuğun pantolonundaki çamurları temizlerken bir yandan da gülümseyen bir baba neden olmuş olabilir.

Yeniliklerle dolu bir güne uyandığında bu yeniliklerden birinin, mantıkla duygunun asla bir arada gitmeyeceğini fark etmesi olacağından habersizdi. Yine bir yerlere yetişme telaşı içinde. Ve bugün, bir ay önce ona fal bakan kadının sözleri gerçekleşecek. Bol fırsat… Evet, falcı bunu bildi ama fırsatları nasıl ayırt edeceğini söylememişti. Önemli olan da bu noktaydı zaten. Şimdi O, falcıların bir bok bilmediğini düşünüyor. Ama bunun başvurmakta geç kaldığı bir iş fırsatını elinden kaçırması ile bir ilgisi olmadığına inanıyor.

Bugün duyguları bir önceki güne oranla daha ağır basıyor. Mantıklı düşünmeye başlamasının zamanı çok tan gelmiş, bunu biliyor ama geçmiş öyle bir şey ki, beklemediği bir zamanda gelip yüzünde zaten eğreti duran gülümsemeyi birdenbire hüzne çeviriyor. Bu anlar, bu kadar üzülmemesi gerektiği gerçeğini değiştirmese de sorumluluklarını yerine getiren bir mantık tanrıçası olmasını engelliyor. Böyle anları sakarlık da tetikliyor. “Lanet olsun” diyor dişlerini sıkarak. Elindeki bardağı yere düşürdü.

Odasının duvarında asılı duran Finlandiyalı adamın resmiyle konuşuyor. Bir evcil hayvan edinmeyi düşünüyor. Arkadaşlarıyla konuşup acısını başa sarıyor. Annesini özlüyor. Hayır, herkesin dediği gibi boşluk hissetmiyor. Hissettiği şey, birdenbire tekrar özgür olabilmenin şaşkınlığı ve iki ay sonra neler olacağının merakı. Mumlar yakıp, slow şarkı dinleyip, sarhoş olup ağlamıyor. Kendini küçültmüyor. Hayatına eskiden olduğu gibi, sadece daha özgürce, kaldığı yerden devam ediyor.

Bir de eskisinden çok daha fazla düşünüyor yaşam hakkında. Beyin egzersizi yapmak iyidir. IQ’nuzu yükseltir. Böylece size uygun bir karşı cins bulmak daha da zorlaşır. En azından şu bahsettiğim elektronik alet icat edilene kadar.

Saatin “tik tak”ları, sobanın çıkardığı kesintisiz ses… Geceleri bunları dinliyor. Gündüz ise Rock. Yolunu şaşırmış turistlere yardım ediyor. Ve uzun süre bekleyip yaşayamadığı, insanların O’na yaşatamadığı, ama O’nun devamlı insanlara vermeye çalıştığı mutluluğu yine çevresindekilere vermeye devam ediyor. Ve her saniyeyi isteyerek yaşamaya kararlı görünüyor. O’nun ne planladığını bilemeyiz. Belki O da henüz bilmiyordur. Belki tüm bunları düşünerek sabahın dördünde girdiği yatağında uykuya dalmaya çalışmıştır. Bilemeyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder